YASAKLI MAVİ KELEBEK

GİT HADİ

Zamansız günahlarını bağışlarken
Üşüyor gözlerim engelleyemiyorum
Sevdanın sancısı dizelerime yansırken
Kaç aşk sen diye kıvranır
Kaç âşık ezilip çürüdüğünü hisseder 
Terk edilmişliğin kokulu sancıları koynumda
Yorgunluğum kirpiklerime gece düşerken
Bilmem ki nasıl olur 
Tenimde yakmak ister misin gölgeni

Ağlayan kemanımla yas tutarken
Hıçkırıklarımı asıyorum bulutlara
Bırak isyanım tümden dökülsün
Gözyaşlarımla sularım toprağını
Kan süzülürken yanaklarımdan 
Bir garip oluyorum
Küflü tohumlar şahit olur geçmişimize
Yokluğun yitikliği sen değil misin••?
Kırk günlük yas tamıdır sevdiğim
Konuş ,konuş sana sevgili susma konuş
Sevdana cömerttim aşkını dileniyorum
Aşkını dileniyorum

Yeşermeden nadasa yatırdın benliğimi
Ne duruyorsun kelepçeler vurup kalbime
Mah sen de tozlu raflara mahkûm edip
Anılarımı yıllanmış şarapla eş tutup
Git hadi git ne duruyorsun
Git Hadi Git

NEFESİM

Ömrüm sen hep öyle kal olur mu?
Mahsum bir çocuk gibi
Dünyam cennete dönsün
Melekler kıskansın sevgimizi canım

Saclarında kelebekler dans etsin
Buğday teninde şafak paslansın
Kahve gözlerinde fallar bakayım
Canım can özüm kadınım nefesim

Ömrüm ansızın girdin kalbime
Gözlerinde hasretle bakışına eridim
Boynu bükük gözyaşlarım sevindi 
Nefesim hücrelerimde şefkatini hissettiğim

Sensiz nefes alamıyorum nefesim
Yüreğim pas tutmuş menteşesi bozulmuş
Ay kıskanır saclarına düşen yıldızları
Kadınım sen ağlama hep öyle kal olur mu?

Dökülen her takvim yaprağı saatler kıskanıyor
Duy sesimi İstanbul 
İnadına sana geleceğim
Ömrüm nefesim sen hep öyle kal olur mu?

Canım nefesimmmmm
Sen hep öyle kal olur mu?

CENNETTEN K/OVULSAMDA GEL

Sinsi bir sessizlik
Bıçak sırtına yatmış sol yanım 
Namussuz gecelerde nutkum tutulurken
Eriyen ruhumun ateşi bulutları yanıltır sevdiğim

Sevmek öldürüyor benliğimi 
Dilim kırmızı zifiriyi kusarken
Gözlerin umut ışığımı söndürürken
Çek parmaklarını sokma gözbebeklerime

Huyum değil
Kahpeli renkler köşede beklerken
Avuçlarım sen diye dilenirken 
Sevdaya kalbimi kapatmak huyum değil

Acılarım kamburlaşıp belimi doğrultamazken
Gururum o kadar hadsiz değil!
Şiirler şahidim olsun acılar yargıcım olurken
Ateşi değil volkanları eritirdim
Sen varken yeter ki sen sev 

Bir tek kelimen bile ölmeye değer
Dudağımda hasretinle konaklarken 
Âdem ile Hava’nın saflığına bakarken
Cennetten kovulacağımı bilsem de gel

Yasaklanmış bir elmayı paylaşırken 
Azgın dalgalar gibi kıyıya savrulurken
Yakamozları saçlarına toplarken
Damarlarımda ki kanı kaynatırken

Yeter ki gel 
Ömrümü ömrüne feda edemesem de
Bir günlük beraatına boyun eysem de 
Bekleyeceğim sevdiğim söz verdiğim yerde
Yeter ki sen gel 

_______ Kanadı Kırık Kelebek ,ten________

Özgürlüğün kısıtlandığı yolların kapandığı kanadımın uçamadığı bir gökyüzü istiyorumrum 

KALEMİMDE AĞLAYAN G/ÖZ BENİM Mİ?

Bu gün yine puslu gözlerim
Ne dermanım kaldı ne de mecalim
Kim derdi ki bir gün söneceksin
Beni de yaşarken öldüreceksin diye

Sen olmasaydın başkası mı çıkacaktı karşıma
Yoksa acıların yoldaş mı olmayacaktı bana
Gazabın öğütürken değirmen taşında
Ben sana yandım ben sende kavruldum

Dilim de gül değil ateş biter
Ocağımda sevda yerine matemler tüter
Ben yara neylerim sonsuza gider
Ben senle var oldum sende yoruldum

Sıvadım yüreğimi acılarınla
Adımı kazıdım ağıtlarımda
Bir canım kaldı o da yüce Allaha
Ben seninle doğdum seninle öldüm

Acıyı kardeş bildim sana eş
İstersen gözlerime bir mezar eş
Ağıtlar yerine şenlik kurulsun
Ben sana vuruldum sana tutuldum

Ben deki sevgi eritir beni
Gülüp eylensemde unutmadım seni
Kaleminde ağlayan G/öz benim mi?
Bin susun ardından dile gelen sözsün
Ben seni kalbimde öldürdüm seni kalbime gömdüm 

__________ Kanadı Kırık Kelebek ,ten______________

Salınırken korkularım dudağımın kıyısında 
Sızarak acılarını boşaltırsın yüreğime
Kan kusarım aniden
Şırıngayla hayat veriyorum bedenime

Bakışlarım hüznüne bürünürken
Gözyaşlarını eritiyorum göz bebeklerimde
Büyük bir suçlu oluyorum sanki
Şeytan tırnaklarını karşımda törpülerken

Belli ki; Günahlara davet çıkarmaya gelmişti
Oysaki: ruhsuzlaşmışım aklımı çelmeye çalışırken
Ölüm kokuyordu benzi atmış tenimde… Korktum
Azrail canımı senden koparmak isterken

Aşk yok oluyor ölüm sınırlarımı zorlarken
Tek sıkıntım biliyorum ki ayrılıktı sadece
Ve şimdi sensiz ağarıyordu gece
Kıvranıp durur sensizliğin darbeleri inerken

Her şey! Bitti!
Yokluğun büyük bir günahtı benim için
Etrafımda cirit atan anlamsız bedenler
Yanı başımda düşündürüyordu istemeden
Yoksa kendinden geçmiş bir deli miyim ben?
Seni özlerken…

NEFRETİMLE SEVİYORUM SENİ

Bir yosmanın çığlığı koparken gecede
Yarınlarım tutuklu dudağımın köşesinde
Susuyorum yüreğimde bir ‘çatlak’ varmış gibi 
Nefesimi tutuyorum casus geceler nöbet tutarken
Kimim ben söyler misin gözünde?

Küf tutan sevdamın yüzünden 
Hevesim kursağımda kalmış
Degajeli sancılarıma sardığım gece niyetine eşarpları!
Şiddetin en işlek caddesinde adımlarım dozunu artırırken
Anlıyorum ki, Ağır yaralı kalbim

Bozulmuş sinirlerim 
Öfkeliyim patavatsızca gitmelerine 
Çırpınışlarım kanatlanırken gözbebeklerimde 
Kirpiklerimi sondaj olarak kullanırken gözlerim

Becerebilseydim
Defolu gülüşlerimi çıkartırdım gecenin cebinden
İliştirip anlatmaz mıydım gazetelerin manşetlerinde
Faili meçhul zanlısıyım artık 

Tövbesizim gidenin ardından
Kızlığı bozulmuş ölümün provasıydı
Uykusuzluğum sevdana dilenirken
Ürkütüyor Azrail rolünü benden iyi oynarken 

Affet bozdum yeminlerimi
Şahadet getireceğim yüreğinin yankısına
Kıpırdamadan yatan sefil sancılarımda
Öfke birikmesi var beklide

Gör bak şimdi
İhtiyacım var gel aklımı oynatmadan
Anti-depresan bağımlısı benliğim 
Söyle bu yokluğunun kaçıncı günü 
Nefretimle de olsa seviyorum 

___________________Kanadı Kırık Kelebek’ten ____________________






                         Acıların El Oldugu Mutluluğun Sel Olduğu Bir Yarın    İsiyorum Sadece                                                                                                          




ACIYI BENİMSEMEK!!!!!!

Kolay değildi elbet acıyı benimsemek
gün geçti yazılmadık kelimeler yazmaya başladık sol göğsümüzle
parmak uçlarımızdan iliklerimize kadar işledi yalnızlık
unutmadık
unutamadık
kıyametler koparken her ayrılık sonrası yüreğimizde
bir türlü bilemedik ayrılığın ayrılığa dönüşmemesi için gereken o matematiği
ben seni hangi buhranda hangi ayrılık sonrası kaybettim de
bilemedin sevmemeyi kopelia
alışılmadık bir hikaye sun bana
yalnızlık kuruntusu seni alıp götürdü benden bilirim
hangimiz yalnız değiliz ki be kopelia
hangimiz ?
şu tutamadığımız dilimiz
fazla olan sevgimiz
dahası
bitmek bilmeyen kederimiz var bizim
oysa sen
masallara sığmayacak kadar güzel
ve
korkmayacağın kadar akıllı değil miydin
acıyı benimsemek
özümsemek
kolay değildi bilirim
yağmur sonrası toprak kokusu gibi
ferah olsun gidişin
ben seni
hiç varolmayanlar ülkesinin
bilinmeyenler üyesiyken
dağlar tepeler düz iken
zaman henüz keşfedilmeden
sonsuz bir sevgiyle sevdim
kağıtlara yazılmamış
henüz yaşanmamış
kekremsi tümcelerle
kırmızı en çok sana yakışırdı
aşk kırmızısı
şimdi ancak kırmızımsı hikayelerle varsın sen
asla
gerçek olmayan
olmayacak olan
bense acıyorum sana
bundan sonra ne sen
ben olabilirsin
ne ben
sen
biz akıl ile duygu gibi ayrı
aşk gibi eskiyiz
YASAKLI MAVİ KELEBEK

YASAKLI MAVİ KELEBEK

‎***Ahhh SuSкuη γüяєğiм,,γaLηızLıк Sєηiη кadєяiη σLмuş..σ кadaя SöγLєdiм,,uSLaηмadıη.. мuтLu σLмaк кiм,,Sєη кiм.. haγaLLєяLє idaяє єdєćєкSiη aятıк..Sєηiη işiη ςiLєγLє,, Sєηiη işiη qaмLa..qöктєη мuтLuLuк γağмuяu γağSa,,Saηa düşмєz вiя ' daмLa.!

GERÇEK DOSTUMA

..._.;_'.-._
...{`--..-.'_,}
.{;..\,__...-'/}
.{..'-`.._;..-'; 
....`'--.._..-'
........,--\\..,-"-.
........`-..\(..'-...\
...............\.;---,/
..........,-""-;\
......../....-'.)..\
........\,---'`...\\Dostları olmalı insanın, Aynen gemilerin limanlari gibi Zaman zaman uğradığın Yükünü boşalttığın Dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda Sonra açık denizlere uğurlamalı seni, 
Geri döneceğin günü bekleme umuduyla Bazen rüzgara o açmalı yelkenini Yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla Halatlarını çözmeli Seni çok ama çok özlemelİ
SİVAS'LIYIZ GARDAŞŞŞŞŞ
                         YASAKLI MAVİ KELEBEK

ARTIK KENDİMİ SEVİYORUM

Kibirli değilim sadece kendimi seviyorum,ukala değilim demekki senden daha çok biliyorum,kendimi büyük görmüyorum sadece herkese tenezzül etmiyorum,yüksekten uçmuyorum kendi dünyamı yönetiyorum,farklı değilim sadece merakını cezbediyorum, ulaşılmaz değilim etkili adımlarla karşılaşamıyorum,acılara itirazsız boyun eğiyorum çünkü böyle daha kolay güçleniyorum,insanlara baş kaldırıyorum çünkü bende nefes alıyorum..:))      
YASAKLI MAVİ KELEBEK

CANIMA KIYAMADIM

Seni seviyorum diyen.Seni gercekten seven degildir.Seni seviyorum demeye cekinendir.Bir gün bana oda seni sevmisti derlerse onunki sevqi degil hevesti derim.Y ik ildin mi derlerse beni kimse y ikamaz yikilan hayellerimdi derim.Bo sver bir gün üzüntün biter derlerse sevenin uzuntusu olunce biter derim.Sen bu hallere düsmezdin derlerse dü smez kalkmaz bir Allah derim sen ona neden aynisini yapmadin derlerse benim kitabimda IHANET yazmaz derim

iYi GECELERRRRRRR*•.¸¸¦ Her günün bitiminde birşeyler öğrenebiliyorsan, ömrün sana vazgeçilmez dostlar kazandırıyorsa, sabaha daha bi gülerek acabiliyorsan gözlerini, büyüdüğüne üzülme. bırak günler sende iz bıraksın, bırak çizgilerin ve akların artsın, yeter ki yarının dünü aratmasın iyi geceler dostlar sevgiyle kalın. ¦¦

GECE GÖZLÜM

Bir yağmur geceyi sevmiş.Onun kara bağrını,canını acıtan yıldızlarını.Bir yağmur geceyi sevmiş.Bile bile kaderin onları ayırdığını.Bir yağmur geceyi sevmiş.Sevgisiyle bile canını yakanı.Bir yağmur geceyi sevmiş.Ve düşlerinde bile kavuşamayacak olmaların....

YASAKLI MAVİ KELEBEGİM





                   Kelebegin ömrü gibi ... Vuslatımız bir gündü ama ömre bedeldi ..





"Biz, çok güldüğümüzde daha gülerken ağlayacağımızı düşünüp suratını asan insanlarız.."



KARANLIK BİZE DOKUNAMASIN..YETER


Hepinize Merhaba,
Kontrolcü olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Size de benim gibi bir türlü Yaradan?a, Evren?e teslim olamayanlardan mısınız?
Tam kalbinizde sevgi ve huzur tohumları ekilirken, insanlara iyi davranmaya çalışırken, birileri gelip sizin huzurunuzu bozuyor mu? Sizi kızdırıyorlar mı? Hakkınızı yiyorlar mı?
İyi de o zaman nasıl kendimi ruhsal alemde ulvi ve sevgi dolu tutabilirim ki? Nasıl affedeyim?
Geçtiğimiz haftalarda birdenbire enerjim düştü ve kendimi çaresiz, mutsuz hissettim. Ve böylelikle yukarıda bahsettiğim en büyük sorunumu kökünden halletmenin bir yolunu daha buldum. Sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ne de olsa benim asıl işim, hayatımızı istediğimiz yönde şekilleyerek çekim yasasını ya da dua sistemini pürüzsüz kullanabilmek. Bu alanda pek çok bilgi var. Ama gelin görün ki, hayata nasıl adapte edeceğimiz yazılı değil. Bense yaklaşık 12 yılımı bu alanda denemeler yapmak ve yasaları hayata geçirebilmeye odakladım. Sizlerle paylaştığım deneyimlerşe birlikte ben de büyüyorum.
Mutluydum. Bir sevgi kelebeği gibi hissediyordum kendimi. Herkese yardım eden... Şefkatli. Başkaları mutlu olduğunda mutlu olan... Sonra aniden birşey oldu. Kaynağını bilmiyordum. Sadece herkese çatıyordum. Sanki herkes arkamdan iş çeviriyordu. Kimselere güvenim kalmamıştı. Sonra fark ettim ki gerçekten de etrafımdakiler güvenilmeyecek şeyler yapmaya başlamışlar.
Bense hep şunu söyler ve öğretirdim. Negatif insanlar bana dokunmazlar. Çünkü ben onlardan korkmam. Severim. Ama sevmek öyle bir duygu ki, kolay bulunmuyor. Bir insanı sadece ?İYİ VE DÜRÜST? olduğunda sevmekten bahsetmiyorum. Her şekliyle, kötülükleriyle de sevebilmek gerekiyormuş.
Demirden leblebi... Gelin de yutun...
Bense bunu bir ölçüde başarmıştım, ta ki bir şeyler beni tetikleyinceye kadar... Ne olduğunu anlayabilmek için kendimi yazı yazarak toprakladım. Ve hemen buldum. KONTROLÜM ELİMDEN ÇIKIP GİTMİŞTİ.
Evet... Kontrol hep bende olmalıydı. O zaman kimse bana kötülük yapamazdı. Kazıklanmak  istemiyordum. Zaten kim ister ki? Önüme gelen herkese öfkeleniyordum bu yüzden. Onlar da işnadına benim kontrolümden çıkmaya çalışıyorlardı. Karşımıza dikilip en sevmediğimiz şeyleri yapan kişiler var ya? İşte içimize dönüp bakabilmemiz için bizim öğretmenlerimiz onlar.. Hiç küçümsemeyin. Bu herkes olabilir. Sokaktaki çiçekçi bile...
Bunu fark eder etmez, hemen bir deneme yapmaya karar verdim. Zaten topraklama sayesinde bir ölçüde duygumu pozitife çekmiştim. Yürüyerek ofisime doğru ilerlemeye başladım. Köşedeki çiçekçi beni tanır. ?Abla boş geçme bir siftah atıver? dedi. Kabul ettim. Severim de kendisini çok şeker kadındır. Hemen en kokulusundan 3 demet çiçek verdi bana. Ama 50TL istemez mi?Hemen antenlerim dikildi. Göz göregöre kazıklanıyordum. Ama bu kez kendimi tuttum. Kızmadım. Ve Yaradan ile bağımı hissederek, buradaki dengesizliği görmesini ve düzeltmesini istedim. Sevgiyle parayı uzattım. Sadece şunu söyledim.
?Bunu bana yapmasan daha iyiydi. Biz komşuyuz seninle?
Bir şeyler geveleyip itiraz etti. Aldım çiçeklerimi yürüdüm. Hak etmediği kısmı ona hibe ettiğimi, ihtiyaçlarını karşılayabileceğini söyleyerek onu düşünmeyi kestim. Ne oldu biliyormusunuz? Yaklaşık 50m. Sonra arkamdan bir ses duydum.
?Ablaaa, ablaaa dur!?
Ne oluyor dememe kalmadan baktım ki çiçekçi arkamdan koşuyor. Elinde 2 demet daha... Yüzü kıpkırmızı. ?Abla amma da peşinden koşturdun beni. Al bunları. İçime sinmedi? dedi.
Gülümseyerek Yaradanla olan bağımı kuvvetlendirdim. Sevgim yüreğimde arttı. Bazen de bizim elimizle başkalarına, kötüniyetli de olsalar yardım edebilmemiz gerekiyor. Ve bu konuda kontrolü Yaradan?a bırakırsak, ama sevgiyle ve güvenle bırakırsak, Yaradan bize bunu 10 misli geri döndürüyor. Neden 10 misli?Çünkü hemen arkasından  bir kitap geçti elime. Orada bu konuyla ilgili detaylı bilgi verilmiş. Bolluk istiyorsanız, ihtiyaç duyanlara sevgiyle, korkmadan, para verin. Hatta çalanları da affedin. Çünkü herkes kendi enerjisi, kalbindeki sevginin büyüklüğü kadar gelişip layık olduğu yerde duracaktır. Çünkü artık enerjiler bunu destekliyorlar.             Bolluk için yer açın. Açtığınız yerin 10misli size geri döner.
Diyordu.
Bu güzel kitanbın adı YUVAYA HOŞGELDİNİZ. (WELCOME HOME) Yazarı Steve Rother.
Hepinize tavsiye ederim. Hemen arkadından başka bir bilgiye karşılaştım. Her sabah Yaradan ve tüm yaratılanla sevgi ve şefkat bağımızı hatırlamak ve artırmak için ufak bir meditasyon yapılmalı.
Hemen kendime bir kayıt cihazına kendi sesimle meditasyon hazırladım. Sabahları onu dinleyerek uyanıyorum. Sadece 45 dakika. Ama beni müthiş bir mutluluk içinde tutuyor.
Daha da önemlisi, kolaylıkla hoşgörmemi ve affetmemi sağlıyor.
Zor bir şey bu. İnsanlar kötüyken bile, size zarar verdiklerini bile bile. Evrende ve tabi kutsal kitaplarda da... Kısasa kısas isterseniz onlara ceza verilmesini dileyebilirsiniz. Ama Kur?an da der ki: Affetmeniz sizin için daha hayırlıdır.
Önemli bir ayrıntıyı kaçırmayın. Bir bilinçaltı uzmanı olarak sizi uyarmalıyım. Yaradan?a koşulsuz güvenip kalbinize sevgiyi koyamamışsanız hala, affetmek iyi bir şey değildir. Bilinçaltınıza DEĞERSİZLİK korkusunu yerleştirir. Bu sefer onunla boğuşursunuz. Kendinizi KURBAN gibi hissedesiniz. Sevgiden daha çok uzaklaşır, çıkış kapısını bulamazsınız. O zaman iyisi mi, telepatik bağ kurup o kişiler için ödeme isteyin.
Ama eğer sevgi ve Yaradan?a tam teslimiyete hazırsanız...
İşte o zaman size tüm kapılar açıktır. Hiçbir kötülük dokunamaz. Kötü gibi görünen olayların arkasından muhakkak size ödül gelecektir.
Bunun için bir dizi duygusal temizleme çalışması yapmalısınız. Topraklama ve regresyonlarınızıı unutmayın. Bunları zihnen bilmek sizi dönüştürüp temizlemiyor.
Sevgilerimle
MAVİ TOKA 

SEVGİYİ HİSSEDEBİLMEK DEĞİL HİSSETTİREBİLMEK ÇOK ÖNEMLİ


SEVGİYİ HİSSEDEBİLMEK


Hepinize Merhaba,
Bu sabah her zamanki gibi Bağdat Caddesi?nde yürüyüş yaptım. Haftada 3 sabah saat 7 buçuk ve 8 buçuk arasında hızlı bir yürüyüş yapmayı adet edindim. Kulaklarımda kendim için hazırladığım küçük bir telkin kaydı, onu dinlerken keyifle gülümsüyor, herkesi ve herşeyi sevdiğimi hissediyordum.
Zira bugünlerde hepimizin kalbinde eksik olan şeyi, KOŞULSUZ (karşılıksız değil ama, koşulsuz) SEVGİ yi yani gerçek sevgiyi yüreğimize yerleştirmek üzere özel bir çalışma yapıyorum.
Tam herşey toz pembe görünürken çift yönlü bir tali yolda karşıdan karşıya geçmek üzere kaldırımın ucuna kadar geldim. Bir anda sol taraftan caddeden bir araba yola girdi. Ben henüz adımımı caddeye atmadığım halde birden yavaşladı. Camını açtı ve bana ağız dolusu küfrederek ?Gel gel, yola çık bari, ezilmek istiyorsun. Yol benim? diye bağırdı.
Birdenbire o güzel ve yüksek enerjim dağıldı ve adamın çirkin duyguları sanki bedenimi delip geçti. Sonuçta arabasının içindeydi ve bana bağırıp küfür etme sebebi sadece geçebileceği alanın daralmasından dolayıydı. Ben kaldırımın ucunda öylece durup onu seyrediyordum.
Bu sene, yani 2011 biraz hızlı başladı. Eğer siz de  hayatınızada ve yakın çevrenizde bir çok dramla karşılaşıyorsanız, ayaklarınız üzerinde sağlam durup, öncelikle kendinize bakmanız, kendinizi mutlu etmeniz gerekiyor demektir.
Neden mi? Önce kendinizi mutlu etmezseniz, başkalarına hayrınız dokunamaz, onlara verecek bir şeyiniz kalmaz da ondan.
Buna bir başka açıdan bakarsak, çekim yasası artık bildiğimiz, ezberlediğimiz yoldan işlemeyecek. Bundan sonra yüreğimize gerçek sevgiyi yerleştiremezsek, hayatımıza çektiğimiz şeyler hep yarım yamalak kalacaklar. Başkalarını sevebilmek için, önce kendimizi sevmek zorundayız.
Üstelik...
Eğer kendimizi sevmezsek, Tanrı?yı da sevemeyiz. Bunu biliyor muydunuz?
Bizler çoğunlukla Yüce Yaradan?ı düşündüğümüzde suçluluk hissederiz. Çünkü genelde ne kadar cezalandırıcı olduğu vurgulanmıştır. Ve O?na karşı suçluluk hissettiğimizde, kendimize karşı da başkalarına karşı da hata yaparız. İlişkilerimizde ya kurban rolü oynar ve karşımızdakini suçlu hissettirerek kontrol etmeye çalışırız, ya da öfkelenir, onları yargılar ve korkutarak cezalandırırız.
Kimden öğreniyoruz?
Kesinlikle Yüce Yaradan?dan değil... Onun bize öğretilme biçiminden. Oysa ki, Tanrı, ya da OL dediğinde önce yoktan ışığı var etmiş ve daha sonra kelam ile (yani ses frekansı ile) alemleri, evrenleri, maddeyi yaratmış olan Yüce Yaradan SEVGİ ve ŞEFKAT duygularını yayar. Bizi, yarattıklarını çok sever. Çünkü överek yaratmıştır. Kendi suretinde yaratmıştır.
Ve bizler de onun sevgi ve şefkatini önce kendi üzerimizde hissetmeli, ne kadar kıymetli olduğumuzu, ne kadar sevildiğimizi anlamalıyız. Ve ancak o zaman onun yarattığı her varlığı, tüm insanlığı, koşulsuzca sevebiliriz. Bir istekte bulunurken, dua ederken, bütünün, onun yarattıklarının her birinin en yüksek mutluluğunu ve hayrını isteyerek dua edebiliriz.
Etrafımıza bi bakalım. Ne kadar öfkeliyiz. Artık birbirimize hürmet ve saygı göstermeyi unuttuk. Son derece bencilce ve başkalarının hakkını hiçe sayarak, önce kendimize çalışarak yaşıyoruz. Tıpkı o şoförün sağa dönüşte yayaya yol vermesi gerekirken kaldırımın ucuna yaklaştım diye bana küfür etmesi gibi...
Ama kabahat onlarda da değil.
Bize Tanrı?nın sadece cezalandırıcı tarafını öğreten ama sevgi ve şefkat kısmını unutturan eğitim sistemimizde... Bu öğretim biçimi kimilerimizin Tanrı?dan tamamen kopmasına sebep oluyor, diğerlerinin ise korku ve vicdan azabı duyguları içinde yaşamasına...
Sonuç mu?
Gerçek bir sevgisizlik...
Aşık olduğumuz kişiyi bile gerçekte sevmiyoruz. Bazı açlıklarımızı doyurmasını istiyoruz.
Evli çiftler birbirlerini sevmiyor... Sadece tutunuyorlar.
Anne çocuk ilişkileri... Sadece görüntüde hürmet ediliyor ama aslında yürekten sevgi yok oluyor. Çünkü orada da kurban rolü ve suçluluk psikolojisi hüküm sürmeye başlıyor.
Tabi istisnalar kaideyi bozmaz. Her zaman farklı insanlar vardır.
Oysa biz yeni enerjide çekim yasasını kullanacaksak, artık yüreğimize gerçek sevgiyi yerleştirmenin zamanıdır.
Öyle iyi insanları sevmek kolay..
Düşmanımızı sevebiliyor muyuz?
Yeniden hatırlatayım...
Eğer gerçek bir sevgi ve şefkatle herkesi sevip zararlardan korunmak için Yüce Yaradan?a sığınabilirseniz, ona sırt yaslayıp teslim olabilirseniz, ve isteklerinizi yaratılmış ve yaratılacak olan herkesin en yüksek hayrıyla isterseniz, yeryüzünde gerçek mutluluk ve özgüürlüğe kavuşabilirsiniz...
Bunu hop diye yapamayacaksınız... Korkmayın. Duygularınızı dönüştürecek bir dizi çalışma yapmalısınız. Genelde Tanrı'yı sevebilmemiz için en büyük engel bilincimizden bilinçaltımıza inen bir dizi düşünce ve duygu zincirinde yer alan hatalı halkalar. Onların bulunup değiştirilmesi lazım.  
Sevgilerimle
 ŞENAY